ÜLKÜ OCAKLARI GENEL BAŞKANI:Ülkemizin Geleceği Ve Gençlik Üzerine Bir Kaç Söz

[gizligörev39]

Ülkemizin Geleceği Ve Gençlik Üzerine Bir Kaç Söz


Bir ülkenin geleceğini kendi iradesiyle belirlemesi ve bu anlamda köklü, kalıcı ve vizyon sahibi hamleler yapabilmesi; o ülke gençliğinin omuzlarındaki yükün bilincine varmasıyla doğrudan ilgilidir. Bilenlere aşina bir söz olacak ancak hatırlatmakta fayda var; hakikaten gençlik geleceğin yegane teminatıdır. Ülkemizin yarınlarda, güçlü, büyük ve lider bir konuma gelmesini, kuruluş ve kurtuluş felsefesine uygun biçimde yükselmesini ve tarihi misyonu temelinde bir büyük vizyon gerçekleştirmesini her vatandaşımız gönülden istemektedir. Ancak bu isteğin gerçekleşmesi için, bu istekte öncelikle milli bir karara varılması, bu isteğin milli bir iradeye dönüşmesi gerekmektedir. Milli iradenin bu kararının da yeni nesillere aktarılması ve nesillerin akıl ve iman, bilim ve inanç, kimlik ve medeniyet ufku ile donanımlı hale gelmesi önceliği ile; Türkiye’nin geleceğinde gençliğe hem sorumluluk ve hem de fırsat verilmesi gerekmektedir. Bu sorumluluğu anlamak, Balkanlardan Yemen’e, Çanakkale’den Sakarya’ya, Milli Mücadele’den Terörle Mücadeleye kadar; bu ülkenin geleceğine kanını ve canını adayan kahraman nesilleri anlamaktır. Bu sorumluluğu anlamak, o destanlaşan kahramanların ödedikleri bedellere layık olmak, yaptıkları fedakarlığı hak etmek demektir.

Bu şuur içerisinde hatırlatmak gerekir ki Milli Mücadelenin önderi ve Cumhuriyetimizin kurucu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini” Türk Gençliği’ne emanet etmiştir.

Bu gençliğin sahip olduğu enerji ve dinamizm ile ilgilidir, ancak bu sorumluluğu ve fırsatı talep eden gençliğin, böyle bir misyonun ve vizyonun yükünü omuzlarına almak adına enerjik ve dinamik olmakla birlikte; donanımlı, nitelikli, inançlı, bilgili, erdemli, çalışkan ve idealist olması gerekir.

Bu noktada ülkenin geleceğinde söz sahibi olmak adına kendine fırsat verilmesini talep eden genç neslin sorgulaması ve yüzleşmesi gereken öncelikli gerçek; bizzat kendisidir. Popüler kültürün dayanılmaz hafifliği içinde kıvranan, kendi dilinin, inancının, kültürünün ve sanatının inceliği, zenginliği ve güzelliğiyle tanışmadan, derme çatma “batı ve amerikan kültürünün” istilasına maruz kalan, modern dünyanın sığ kültürü içinde kalıplaşan, yabancılaşan ve başkalaşan bir gençlik; ülkenin geleceğinde nasıl söz sahibi olabilir? Bu soruyu genç nesillerin öncelikle kendilerine sorması ve doğru cevabı yine fert olarak kendilerinin vermesi gerekmektedir.

“Arslana kedinin karşısında boyun eğdiren, kediyi fareye kul eden” modern dünya manzaralarını genç nesiller iyi tahlil etmelidir. Bu durumu tahlil ve idrak edemeyen genç nesiller “oyunu kuralına göre oynamak” gibi kaynaşık bir tavır ve böylesi aciz bir mazeretle, bu manzaranın içerisinde figür olmaktan öteye gidemez. Bu bağlamda gençlik, modern dünyanın köksüz, gelip geçici heva ve heveslerinin gençliğe neleri dayattığını, nasıl yozlaştırdığını, kendinden ve köklerinden nasıl kopardığını sancılar içinde sorgulamayı öncelikli hale getirmelidir. Bu durum gençliğe kişilik zedelenmesi ve davranış bozukluğu gibi hastalıkları enjekte etmekle birlikte; bir takım sefil kelime ve kavramları da adeta genç zihinlerde putlaştırmaktadır. Gençlik öncelikle idrakini kuşatan bu karanlık tabuları ve bu rezil putları yıkmalıdır ki; bunu gerçekleştirmek, kendine ulaşmak demektir. Gerçek özgürlük budur, çünkü; “kendini bilen, Rabbini bilir.” Peki, nedir bu zihinleri istila eden, idraklerde tabulaşan ve putlaşan, vicdanları karartan sefil kelimeler ve kavramlar? Bencillik, menfaatçilik, dünyaperestlik, vurdumduymazlık, sorumsuzluk ve duyarsızlık… Bu ve benzeri sefil kelime ve kavramlar, genç nesilleri zehirleyen kirli bir düşüncenin kodlarıdır. Günümüzde işgallerin öncelikli olarak silahla, bombayla ya da bombardımanla yapılmadığını, işgal ve istilanın zihinlerde başladığını düşünürsek, gençliğin maruz kaldığı bu kirli saldırı, başka bir ifadeyle kültürel bombardımanın tahribatı daha iyi anlaşılacaktır.

Türkiye’ye günümüz itibariyle her açıdan saldıran ve düşman olan odaklar; Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almak adına gençliğin aklına, vicdanına, ruhuna ve hissiyatına saldırmaktadır. Onların hesabına göre Türk Gençliği, itirazsız, idealsiz, pısırık, korkak, vasıfsız, cahil, kimliksiz ve soysuz bir hale gelecek ve böylece Türkiye’nin gelecekte doğrulması ve ayağa kalkması imkansız hale gelecektir.

Ancak her şeye rağmen; bu hesabı, bu oyunu, bu kirli tezgahı bozup, Türk Gençliği’ne öncülük ederek bozacak olan ve Türkiye’nin asra damga vurmasını sağlayacak olan bir Ülkücü Gençlik vardır ve Ülkücü Gençlik Yüce Allah’ın izniyle ülkenin geleceğine ve kaderine taliptir. Türk Milleti’nin vatanı, devleti, bayrağı ve bölünmez bütünlüğü ile “ebedi bekasına” inanan bu gençlik, öncelikle “2023 yılında lider ülke, Türkiye” vizyonunu gerçekleştirmek ve “2053 yılında kutlu Türk Çağı’nı” başlatmak gibi kutlu bir dileğe ve muhteşem bir ufka sahiptir.

Ülkemizin yaşadığı sıkıntılar ve bunalımlar, sabır ve tahammül sınırlarımızı zorlayan tehditler ve tuzaklar, yaşadığımız acılar, ülkemize ve milletimize reva görülen acizlikler ve ihanetler Ülkücü Gençliğin şahsında, Türk Gençliği’ni asla yıldıramayacaktır. Türkiye’nin geleceğine sahip olmak adına gençlik, gayret, emek ve çaba sarf edecek, daha çok çalışacak, okuyacak, düşünecek ve kendini yetiştirecektir. Türk Gençliği, ülkesine reva görülen bu karanlık tabloyu bilgisi, inancı ve azmiyle aşacak kabiliyete ve bir büyük medeniyet ufkunu gerçekleştirebilme iradesine sahiptir. Buna inancımız tamdır.

___________________________________
Harun ÖZTÜRK
Ülkü Ocakları
Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı