Kavim ve Millet-Mehmet Emin Resulzade
:: SİYASET :: Serbest Kürsü
1 sayfadaki 1 sayfası
Kavim ve Millet-Mehmet Emin Resulzade
Büyük Türk filozofu Ziya Gökalp merhum, bu konuyu işleyen bir yazısında (Yeni Mecmua no. 33) der ki; “Millet (nation) şahsiyetini uzun müddet kaybettikten sonra tekrar ihyaya çalışan bir Kavim demektir.”
Bu oluş gelişimini anlatırken Üstad, «Milliyet» tabiriyle de ifade olunan “Kavim”in geçirdiği istihale şeklini izah eder ki, hulâsası bundan ibarettir:
Kavimler tabi oldukları müşterek bir din veya saltanatın tesiriyle temessül ederek, şahsiyetlerini kaybederler. Sonra, dahil bulundukları bu saltanat veya ümmetin çözülmesi üzerine, yeniden kendilerini bulurlar. Fakat, bu defa bulunan şahsiyet kaybedilmiş kavmi şahsiyetin ayni değildir. O, uzun zaman birlikte yaşanan müşterek medeniyet ve ümmet hayatının tesiriyle, istihaleye uğramış yeni bir şahsiyettir. Kavim gitmiş, yerini millet almıştır.
Kavim ile millet arasındaki fark, acaba, nedir? Üstadı dinleyelim :
“ ... Kavim inhisarcıdır. Kavim dini kendine hasreder, insaniyeti kendisinden ibaret görür; hatta, kozmogonisi vasıtasiyle kâinat'ın teşekkülünü kendi kavmi teşekkülü ile izah eder. Bu itibarla ümmet şekli, kavim şeklinden daha ziyade insanîdir; çünkü ümmet, insaniyeti ve medeniyeti bir kavme hasretmez, birçok kavimleri içerisine almaya çalışan bir din dairesine hasreder. Mamafih, ümmet de çağdaş medeniyete nisbetle, inhisarcıdır. Çağdaş medeniyet. yalnız bir dinin sâliklerine inhisarı kabul etmez. Çünkü, ilme dayanan bu zümre türlü dinlere mensup milletleri de dairesine alabilir. Bundan dolayıdır ki milletler ümmetin değil, çağdaş medeniyetin birer cüz'i-tammından ibarettir. Bir çok Sultanî (İmperial) devletler bir ümmetin cüz'i-tammı olabilir. Fakat, milletler, yani çağdaş devletler (tabire dikkat ediniz) bir ümmetin cüz'i-tammı olamaz. “Millet ne kavim gibi, ne ümmet gibi inhisarcı değildir. Millet, çağdaş medeniyeti küll-i tam, kendisini de onun cüz'i-tammı olarak görür.”
Milliyetin, devlet olmak azmini gösterdiği ve bunda ısrar ettiği zaman, ancak millet olduğunu yazdığımız vakit (Azerbaycan No. 5) biz de bu fikri ifade etmiştik. Nitekim Ziya Gökalp de “millet” sözünü “devlet” tabirinin müradifi olarak kullanmıştır. Üstada göre, “Türkler, Türkiye Cumhuriyetinin teşekkülünden sonra millet
hayatına başlamışlardır.”
‘Cumhuriyetten evvel “Türk milleti” ve “millet hayatı” yokmuydu ?’ diye soranlara, sözü geçen makaleden aşağıya göçürdüğümüz şu satırları okumalarını tavsiye ederiz:
“Türk kavmi İslâm ümmetinden, Selçuk ve Osmanlı saltanatlarından evvel de mevcut idi. Müşterek İran medeniyetine dahil olmadan kendine mahsus kavmi bir medeniyete mâlikti. İran medeniyeti ile ümmete ve saltanat teşkilâları Türklerin birçok kavmî müesseselerini izale etti. Fakat, ayni zamanda, Türklerin millet haline gelmesini temin etti.”
İşte, sözün bu makalede izah olunan mânasiyle, milliyetçilik değil milletçilik, dünyanın ileriye doğru adımlayan demokratik seyrine uygun bir hareketin adıdır. Sözün çağdaş manasiyle Patriotizme tekabül eden bu terim milliyetçiliği yani Milli İstiklâlciliği ifade eder.
Bu bazılarının düşündüğü gibi, yeni ve uydurma bir tabir değildir. Ziya GÖKALP merhumun istifade ettiğimiz makalesi, Milletçilik başlığı altında neşredilmiştir .
Mehmet Emin Resulzade
(Azerbaycan Dergisi, Aralık-1952, Sayı 9)
Bu oluş gelişimini anlatırken Üstad, «Milliyet» tabiriyle de ifade olunan “Kavim”in geçirdiği istihale şeklini izah eder ki, hulâsası bundan ibarettir:
Kavimler tabi oldukları müşterek bir din veya saltanatın tesiriyle temessül ederek, şahsiyetlerini kaybederler. Sonra, dahil bulundukları bu saltanat veya ümmetin çözülmesi üzerine, yeniden kendilerini bulurlar. Fakat, bu defa bulunan şahsiyet kaybedilmiş kavmi şahsiyetin ayni değildir. O, uzun zaman birlikte yaşanan müşterek medeniyet ve ümmet hayatının tesiriyle, istihaleye uğramış yeni bir şahsiyettir. Kavim gitmiş, yerini millet almıştır.
Kavim ile millet arasındaki fark, acaba, nedir? Üstadı dinleyelim :
“ ... Kavim inhisarcıdır. Kavim dini kendine hasreder, insaniyeti kendisinden ibaret görür; hatta, kozmogonisi vasıtasiyle kâinat'ın teşekkülünü kendi kavmi teşekkülü ile izah eder. Bu itibarla ümmet şekli, kavim şeklinden daha ziyade insanîdir; çünkü ümmet, insaniyeti ve medeniyeti bir kavme hasretmez, birçok kavimleri içerisine almaya çalışan bir din dairesine hasreder. Mamafih, ümmet de çağdaş medeniyete nisbetle, inhisarcıdır. Çağdaş medeniyet. yalnız bir dinin sâliklerine inhisarı kabul etmez. Çünkü, ilme dayanan bu zümre türlü dinlere mensup milletleri de dairesine alabilir. Bundan dolayıdır ki milletler ümmetin değil, çağdaş medeniyetin birer cüz'i-tammından ibarettir. Bir çok Sultanî (İmperial) devletler bir ümmetin cüz'i-tammı olabilir. Fakat, milletler, yani çağdaş devletler (tabire dikkat ediniz) bir ümmetin cüz'i-tammı olamaz. “Millet ne kavim gibi, ne ümmet gibi inhisarcı değildir. Millet, çağdaş medeniyeti küll-i tam, kendisini de onun cüz'i-tammı olarak görür.”
Milliyetin, devlet olmak azmini gösterdiği ve bunda ısrar ettiği zaman, ancak millet olduğunu yazdığımız vakit (Azerbaycan No. 5) biz de bu fikri ifade etmiştik. Nitekim Ziya Gökalp de “millet” sözünü “devlet” tabirinin müradifi olarak kullanmıştır. Üstada göre, “Türkler, Türkiye Cumhuriyetinin teşekkülünden sonra millet
hayatına başlamışlardır.”
‘Cumhuriyetten evvel “Türk milleti” ve “millet hayatı” yokmuydu ?’ diye soranlara, sözü geçen makaleden aşağıya göçürdüğümüz şu satırları okumalarını tavsiye ederiz:
“Türk kavmi İslâm ümmetinden, Selçuk ve Osmanlı saltanatlarından evvel de mevcut idi. Müşterek İran medeniyetine dahil olmadan kendine mahsus kavmi bir medeniyete mâlikti. İran medeniyeti ile ümmete ve saltanat teşkilâları Türklerin birçok kavmî müesseselerini izale etti. Fakat, ayni zamanda, Türklerin millet haline gelmesini temin etti.”
İşte, sözün bu makalede izah olunan mânasiyle, milliyetçilik değil milletçilik, dünyanın ileriye doğru adımlayan demokratik seyrine uygun bir hareketin adıdır. Sözün çağdaş manasiyle Patriotizme tekabül eden bu terim milliyetçiliği yani Milli İstiklâlciliği ifade eder.
Bu bazılarının düşündüğü gibi, yeni ve uydurma bir tabir değildir. Ziya GÖKALP merhumun istifade ettiğimiz makalesi, Milletçilik başlığı altında neşredilmiştir .
Mehmet Emin Resulzade
(Azerbaycan Dergisi, Aralık-1952, Sayı 9)
Dava_Gülü- Yönetici
- Mesaj Sayısı : 67
Teşekkür Sayısı : 0
Kayıt tarihi : 02/09/09
:: SİYASET :: Serbest Kürsü
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz