Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HARUN ÖZTÜRK:Yeni Bir Emir mi Aldın Özdağ?

Aşağa gitmek

HARUN ÖZTÜRK:Yeni Bir Emir mi Aldın Özdağ? Empty HARUN ÖZTÜRK:Yeni Bir Emir mi Aldın Özdağ?

Mesaj  GençKurt Ptsi Ekim 05, 2009 9:51 pm

Yeni Bir Emir mi Aldın Özdağ?



Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından; 27.01.2007 tarihinde, Muğla İl Teşkilatında olağan bir görev değişimi gerçekleştirilmiştir. Belirli aralıklarla yapılan ve rutin özellik taşıyan söz konusu değişiklikler, Ülkü Ocakları’nın kurumsal kültürünün de bir yansıması aynı zamanda gereğidir. Kaldı ki Ülkü Ocaklarında görev değişimleri, Ocaklı olmanın şerefli mazisine tanıklık edip, mensubiyetinden ödün vermeyenlerin de bildiği en yalın ve açık bir kuraldır. Zira kusursuz bir teşkilatlanma özelliğine sahip olan Ülkü Ocakları’nın kurulup, geliştiği günden beri en önemli özelliği kurumsal yapısındaki dinamizm ve değişime karşı takındığı samimi tutumudur. Bu itibarla Ülkü Ocakları günümüz şartlarında değişim ve esnek yönetim metotlarının farkında olup, gelişebilmek için her kademedeki gönül verenleriyle tam bir uyum içindedir.

Bu açıklamaların ışığında Muğla Ülkü Ocaklarındaki olağan değişimin, mütareke basının tüm özelliğini taşıyan, güdümlü ve çıkar grupları tarafından kontrol altında tutulan bazı medya grupları tarafından saptırıldığı, ardan ve hayadan yoksun bazı sözde kalem erbabı tarafında da kasıtlı bir şekilde çarpıtıldığına şahit olunmuştur. Mezkur değişikliğin geri planında ise, aynı günlerde Muğla İlinde cereyan eden bir protesto eyleminin olduğu ileri sürülmüştür. Zira bu iddia en nazik ifadeyle insafsızlık, son tahlilde de hayâsızlık olacaktır. Bu iddia bir iftira, iddia sahibi de müfteri konumundadır.

Muğla Ülkü Ocaklarındaki olağan bir görev değişimin üzerinde koparılan iftira kampanyası karşılığında; Türk kamuoyunun her şeye ve herkese rağmen doğru bilgilendirilmesinin “yüksek bir ahlak” gereği olduğuna inanan Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından konu ile ilgili bir açıklama da yapılmıştır.

Mezkur açıklamada; Muğla Ülkü Ocaklarındaki görev değişiminin hiçbir şekilde, bahsi geçen protesto eylemi ile ilgili olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca Muğla Ülkü Ocakları Başkanlığı görevinde halef ve selef konumundaki arkadaşların, Muğla Ülkü Ocakları binasında birlikte yaptıkları basın açıklamasında da; olağan görev değişimiyle ilgili haberlerin gerçeği yansıtmadığı ve görev değişiminin önceden belirlenen bir tarihte gerçekleştirildiği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu yüksek ruhlu birliktelikle ortaya konulan tavır, bunun sonucundan yapılan gerçek mahiyetli izahatlar, yalan söylemeyi tuzlu suyun içilip sonrasında susanması gibi bir alışkanlığı olanları geçici bir süreliğine tatmin etmişse de, mensubiyeti ve meşrebi sorunlu, ait olduğunu iddia ettiği ve dilinden düşürmediği kutsallarını küresel kriz tacirlerine pazarlamakla meşhur, milliyetçiliğin hayal taciri ümitsiz bir bakışın çerçevesinde tekrar gündeme taşınmıştır.

Yanında bulundurduğu “uçarı” tiplerle Ülkücü Hareketi tanımaya ve tanımlamaya cüret eden ümitsiz Ümit ÖZDAĞ’ın kayıt dışı gündeminin vizyona giren son ibareleri 31 Ocak 2007 tarihli yazısında yer bulmuştur. Anılan kişinin söz konusu makalesinde; Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’nin, ABD’nin Türkiye büyük elçisi R. Wilson ile yaptığı bir görüşmesi konu edilmiştir. Makalede şöyle bir ifade bulunmaktadır: “Amerikan Büyükelçisi Wilson’un 22 Nisan 2006’da Devlet Bahçeli ile MHP Genel Merkezinde görüşmesi sonucunda Büyükelçi konuşmasını şöyle bitirmişti:” Sayın genel başkan, sizinle daha uzun yıllar birlikte çalışacağız.”

Bu ifadelerin iyi niyetten uzak olması bir yana, adı geçen kişinin amacının da ne olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Her türlü çarpıklığın ve siyasi yozlaşmanın temsilcisi olan söz de milliyetçi Ümit ÖZDAĞ, Genel Başkanımıza ve teşkilat yapımıza dil uzatarak Türk milliyetçilerine döşenen tuzakların bekçi rolünü üstlenmiştir. Kaldı ki insafını birazcık da olsa kaybetmemiş olan herhangi birinin, söz konusu görüşmede Genel Başkanımızın nasıl bir tavır takındığını görmemesi mümkün değildir. Zira, böyle bir görüşmede bu güne kadar Türk siyasi hayatında eşine rastlanmamış bir gelişme yaşanmış, Sayın Genel Başkanımız görüşmeye Dışişleri Bakanlığından bir görevlinin katılmasını istemiştir. Böylelikle yapılan görüşmenin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hafızasına girmesi sağlanmıştır. Yani isteyen Devletin arşivinden neler konuşulduğunu rahatlıkla öğrenebilir. Mensubiyeti sorunlu söz konusu kişinin de bu arşivden faydalanması ayrıca temenni olunur!

Bu topraklar üzerinde siyaset yapan ya da yapacak her bir ferde örnek olacak bu tutumun değerinin gelecek nesillerde daha iyi anlaşılacağına inancımız tamdır. Bütün bu ifadeler açıklığı, şeffaflığı, kamuoyu denetimini dikkate almanın bir gereğidir. Peki Ümit ÖZDAĞ’ın ilişkileri(?)… Kendisinin kimlerle, neleri, nasıl konuştuğu da keşke kayıt altına alınmış olsaydı! Zira ilişkilerinin merkezinin neresi olduğunu kendisinin dahi bilmediği Ümit ÖZDAĞ’ın, şerefli mazisiyle ortada olan MHP’nin yüksek ahlaklı Genel Başkanına dil uzatmaya hiç hakkı olmadığı bir gerçektir.

Bir süredir Türk milliyetçisi ve Ülkücüleri varlığıyla meşgul, sözleriyle tahkir, bakışıyla tahrik, yaklaşımıyla taciz eden Ümit ÖZDAĞ’da;

İsrail ve Yahudi lobileriyle olan ilişkilerini Dışişlerince kayıt altına aldırsaydı,
ABD’deki Yahudi think-tank kuruluşu JINSO ile ilişkilerini, Rant Corparation ile olan görüşmelerini izah edebilseydi,
Ağustos 1998’de ABD’deki ‘Washington Kürt Enstitüsü’nde gerçekleştirilen bir PKK toplantısın da ki görüşmelerini, kayıt altına aldırsaydı,
Yahudilerin Dünya Politikasını kendi kontrolleri altında tutmak amacıyla oluşturdukları ve ABD Dışişleri için adeta bir ‘kaynak’ niteliğinde olan ABD merkezli ‘Dış İlişkiler Konseyi’ üyelerine 7–9 Haziran 2003 tarihleri arasında ‘Devlet Konukevi’nde verdiği brifingi kayıt altına alınabilseydi,
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi(ASAM) başkanı iken ASAM bütçesiyle gerçekleştirdiği İsrail gezilerini de kayıt altına aldırabilseydi,
Hepsinden önemlisi;

18 Nisan 1999 seçimlerinin sonuçlarını değerlendirmek için niçin İsrail’e gittiğini, kendisine sorulduğu zaman vereceği cevapları açıklayabilseydi,
Ümit ÖZDAĞ’ın; Türkiye’nin ve ülkücü camianın geleceği ile ilgili ne tip pazarlıklar yaptığını, neler vaat ettiğini, açık bir şekilde herkes görebilecekti!

Genel Başkanımızın onurlu ve eşit ilişkiye dayalı diyalog sürecini eleştiren Ümit ÖZDAĞ’ın Genel Başkanımızın ABD Büyükelçisiyle ortaya koyduğu görüşme tarzından öğrenebileceği çok şey bulunmaktadır; eğer isterse… Zira ilişkilerin merkezinde gayri samimi olan, nereye hizmet ettiği belli olmayan ve Ülkücüleri operasyonel bir varlık olarak tasarlayan Ümit ÖZDAĞ’ın sağduyusu ve yerelliği ziyadesiyle kaybolmuş, küresel aktörlerin komprador uzantısı, deyim yerindeyse taşeronu haline gelmiştir. Artık bu açık gerçek gün be gün ortadadır.

Aynı zamanda Türkiye’nin sorunlarına kafa yoran, nerede bir Türk varsa ilgi alanına alan MHP ve onun Lideri’nin herkesle konuşup bilgi alması ve değerlendirme yapması tabiidir. Bu durumun aksini iddia edenler MHP’nin içe kapanıp, bütün meselelerden uzaklaşmasını, marjinalleşmesini isteyenlerdir. Bu zevat MHP üzerinden alçakça operasyon hayali kurmaktadır. Ancak bu hayalleri onların kabusu olarak bir gün önlerine mutlaka gelecektir!

Aynı yazıda söz konusu yalan ve iftiralarla yetinmeyen adı geçen kişi; Muğla ilinde gerçekleşen protesto eylemini, Muğla Ülkü Ocaklarında yaşanan görev değişikliğiyle ilişkilendirerek, sözüm ona, gerçekleşen değişimin bir ABD isteği olduğuna getirmeye çalışıyor ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevine getirilmemi, ayrıca eski Genel Başkan Alişan SATILMIŞ’ın da bir ABD operasyonu neticesiyle görevden alındığını şu düşük yaklaşımla ifade edebilmektedir;

“Daha önce Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alişan SATILMIŞ’ın, basına da geçen kendi ifadesi ile ‘Amerikan Büyükelçiliği yetkililerinin’ isteği üzerine görevden alınmamış mıydı?”

Bu konuya en manidar cevap; Ümit ÖZDAĞ’ın da fikir ortağı olduğu bazı medya organlarının o dönem başlattığı karalama kampanyası sırasında yine Alişan SATILMIŞ’tan veciz bir şekilde gelmişti.

21.Nisan.2005 tarihli Ortadoğu Gazetesindeki “Nerden Baksan Tutarsızlık!” başlıklı makalesinde sayın Alişan SATILMIŞ aynen şöyle demektedir:

“ABD'ler, MHP ile görüşerek beni görevden aldırdı…

Ben de Bush’la görüşerek Edelman’ı görevden aldırdım…

Birinci cevaba inanalar, ikinci cevaba da inanmalıdırlar”

Adı geçen makalede Sayın SATILMIŞ’ın konu ile ilgili tespiti; olayın bir “alan saptırması” olduğudur. Yine aynı makalede Sayın Satılmış konu ile ilgili iftira atanlara ve bu iftirayı araştırmadan kesim hüküm verenlere En’am Suresinde bir ayet ile cevap vermiştir:

“Onlara de ki; Yanınızda bize karşı çıkabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” (En’am Suresi – 148. ayet)

Ümit ÖZDAĞ son birkaç yıldır ağzından iki kelimeyi düşürmüyor. Bu kelimeler; “Başbuğ ve Başbuğ çizgisi MHP”…

Bu iki kutlu kelamın arkasından siyaset yapmaya çalışan Ümit ÖZDAĞ’ın; Şubat- Mart 1993 Sayılı Sosyo-Politik Yaklaşım Dergisi’nin 57-58 ve 59. sayfalarında kaleme aldığı “Demokrasi Ve Ülkücü Yaklaşım” adlı makalenin sonuç bölümündeki ifadeleri aynen şöyledir:

“Radikal Türk milliyetçiliğin siyasal organizasyonu olan CKMP/MHP hareketinin Türk demokrasisinin gelişmesine doğrudan katkıda bulanmak gibi bir fikri eksen üzerinde olmadığı açıktır. Ancak parti pratiğinden çok, parti önderlerinin zaman zaman hedefi aşan ve/veya gereksiz açıklamaları, CKMP/MHP hareketini neredeyse Türkiye’deki tek anti-demokratik tavır sergileyen siyasal parti olarak ön plana çıkarmıştır. Örneğin radikal dinciliğin temsilcisi olma iddiasını taşıyan MSP/RP çizgisinde, lider hegemonyası CKMP/MHP den çok daha güçlü iken, CKMP/MHP’nin lider olgusunu sürekli vurgulayışı CKMP/MHP yi parti içi demokrasiden yoksun tek parti konumuna düşürmüştür. Keza devletin demokrasiden daha önemli olduğu şeklindeki açıklamalar, partiyi, proleterya diktatörlüğünü savunan veya milli egemenliği reddeden partilerden daha anti-demokrat bir konuma itmiştir .”

Şimdi sırasıyla Ümit ÖZDAĞ’a soruyorum:

Rahmetli Başbuğumuz CKMP/MHP hareketini Türk demokrasisinin gelişmesine doğrudan katkıda bulanmaması için hangi fikri eksen üzerinde kurgulamıştır?
Rahmetli Başbuğumuzun hangi açıklamaları zaman zaman hedefini aşmıştır ve/veya hangi açıklamaları gereksizdir?
Rahmetli Başbuğumuzun hangi tavırları MHP’yi tek anti-demokratik tavırlı partiye dönüştürmüştür.
Rahmetli Başbuğumuzun hangi yönetim tarzı kendisini hegomonik bir lidere dönüştürmüştür?
Rahmetli Başbuğumuzun devletin her şeyden önemli olduğunu belirtmesinin yanlışlığı nerededir?
Rahmetli Başbuğumuzun hangi tavırları MHP’yi proleterya diktatörlüğünü savunan veya milli egemenliği reddeden partilerden daha anti-demokrat bir konuma itmiştir?
Hayata at gözlükleri ile bakmayı şiar edinmiş bir dönemim sol kalemlerinin bile bir araya getiremediği iftiralar manzumesini daha 14 yıl öncesinde ardı ardına sıralarken son zamanlarda ağzından “Başbuğ” kelimesini düşürmeyen ÖZDAĞ’ın, tavırları ve söylemleri arasındaki tezat çocukları dahi hayrete düşürecek düzeydedir.

Ancak burada hemen belirtmek gerekir ki; eğer Ümit ÖZDAĞ’ın bahsettiği Başbuğ; Ülkücü hareketin banisi, Türk Milliyetçiliği davasının bilge lideri, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı merhum Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ Beyefendi değilse acaba kimdir?

Acaba Ümit ÖZDAĞ’ın sınırlar ötesinde biat ettiği başka başbuğları başka liderleri mi vardır?

Görünen o ki; Ümit Özdağ Ülkücü Hareketin içine fitne ve fesat sokmak için çalışmalarını hızla ve pervasızca devam ettirmektedir. Bundan da hiç gocunmamakta, en kutsal ifadeleri ağzına utanmadan alabilmektedir.



Burada söz Ülkücülerin tek Başbuğundan;



Türk milletini, manen ve maddeten yükseltmek, düşmanlarla çevrili bir dünyada hür ve bağımsız olarak varlığını sürdürmesini sağlamak için güçlü bir cihada davet ettiğimiz bir sırada şer kuvvetlerinin oyuncağı olmamalıyız. Görünüşe aldanmamalıyız. Unutmamalıyız ki, İslam Dünyasında fitne ve fesadı başlatan Abdullah İbni Sebe’nin torunları zamanımızda da yaşamakta ve bizi birbirimize düşürmeye çalışmaktadırlar.’

DOKUZ IŞIK (s.216-217)

Hasıl-ı kelam son söz;
Hülas-ı kelam: “Yeni Bir Emir mi Aldın Özdağ?”
GençKurt
GençKurt
KIDEMLİ ÜYE
KIDEMLİ ÜYE

Mesaj Sayısı : 819
Teşekkür Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 08/09/09
Yaş : 28
Nerden : Turan

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz